24 Mayıs 2013 Cuma

OKÇULUK

OKÇULAR









OKÇULUK

TÜRKLERİN ATA SPORU: 'OKÇULUK'


Okçuluk, Türklerin meşhur sporlarındandır. Çok eski zamanlardan beri harp sahasında kendileriyle karşılaşanlar, Türklerin ok atmadaki ustalıklarından hayranlıkla bahsetmişlerdir. Türkler kısa fakat çok kuvvetli yaylar kullanırlardı. Oku gerek piyade ve gerekse süvari olarak kullanmakta emsalleri yoktu. Süratle giden bir atın üzerinden hedefe isabetli ok atarlardı. Okmeydanı'nda kurulan meşhur kemankeşler ocağı, 15 ve 16. asırda emsalsiz üstatlar yetiştirmiştir. Bu arada lodos, poyraz, gün doğusu, batı, kıble, karayel, yıldız gibi istikametlerde esen rüzgarlara göre atılan kamış ve tahta oklarla kurulan menziller, yani kırılan rekorlar erişilemeyecek kadar yüksektir. 

İHA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Araplar ve Türkler, yaycılık ve ok atmada çok ileri seviyeye ulaşmışlardı. İslamiyet'ten önceki ustalıklarını Müslüman olduktan sonra daha da geliştiren Araplar arasında, uzakta, hareket halindeki bir ceylanı anında vurabilen kimselere "rammet-ül hadak" (gözünden vurucu) denilirdi. Eshab-ı kiramın büyüklerinden ve cennetle müjdelenmiş olanlardan biri olan Sa'd bin Ebi Vakkas, okçuların piri idi. İslamiyet yolunda ilk ok atan o olup çok nişancıydı. 

ESKİ TÜRKLERİN MİLLİ SİLAHI 

Ok, eski Türklerde de milli silah olarak kabul edilmekte, çeşitli destan ve halk hikayelerinde ondan bahsedilmektedir. Okun aynı zamanda sembol olarak kullanıldığı da olmuştur. Oğuzlar, Bozoklar ve Üçoklar diye iki, Göktürkler de on oklar diye on büyük kola ayrılmışlardı. Orta Asya'da yapılan arkeolojik kazılarda ele geçen oklar, Türklerin ok yapımında çok maharetli olduklarını göstermektedir. Dede Korkut hikayelerinde bir Türkün alp, yani kahraman olabilmesi için, uçan kuşları ok ile düşürmesinin de şart olduğu belirtilmektedir. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, hususi mektuplarında, ok ve yayı tuğra olarak kullanıyordu. 

OSMANLI'DA OKÇULUK 

Osmanlılar zamanında okçuluk büyük bir ehemmiyet taşımış, okçuların yetişmesi ve eğitimi meselesi devlet seviyesinde ele alınmıştır. Anadolu beyliklerinde ve Osmanlılarda okçu birlikleri savaşlarda çok önemli rol oynamışlardır. Özellikle Birinci Kosova, Varna, Gazze, Mısır Seferi ve 1521 Belgrad Muhasarası'nın zaferle neticelenmesinde bu birliklerin payı çok büyük olmuştur. Böyle güçlü birlikler teşekkül ettirebilmek için ok tlimleri ve müsabakalarının yapıldığı ok meydanları düzenlenmiştir. 

İlk olarak Orhan Bey Bursa'da, sonra Yıldırım Beyazıt Gelibolu'da, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'da gemileri karadan Haliç'e indirdiği yerde ve Yavuz Sultan Selim de Yenibahçe'de ok meydanları inşa ettirmişlerdir. İstanbul'daki ok meydanlarının sayısı otuz civarında idi. Belgrad, Üsküp, Edirne, Bağdat, Kahire, Amasya, Şam, Diyarbakır ve Cidde gibi daha birçok yerde de ok meydanları bulunuyordu. 

ŞAMPİYON 'KEMANKEŞLER' 

Bu meydanlarda ok talimlerinden başka koşular, pehlivan güreşleri ve diğer atletizm müsabakaları da yapılırdı. Divan şairleri usta sayılan kemankeşler (okçular) için methiyeler, şiirler yazarlar, rekor sayılan atışlarda nişantaşları dikilirdi. Üçüncü Sultan Selim'in attığı okun düştüğü yere dikilen menzil taşı bugün hala yerindedir. İkinci Beyazıt Han, Genç Osman, Dördüncü Murad, Dördüncü Mehmed Han, Üçüncü Selim Han, İkinci Mahmud Han ve Sultan Abdülaziz Han gibi padişahlar, kabri Ok Meydanı'nda olan Damad İbrahim Paşa, Kemankeş Ali Paşa, Kemankeş Ahmed Paşa, Kemankeş Kara Mustafa Paşa ve Deli Hüseyin Paşa gibi vezirler, okçulukta zamanlarının şampiyonu idiler. 

TEKKE SPORU 

Ok talimleri rüzgarın yönüne göre yapıldığından, böyle her rüzgara maruz yerler meydan olarak seçilmezdi. Ok meydanlarının bakımı ile uğraşanlara "ihtiyar" denilirdi. Her meydanın üç ihtiyarı olup, baş sorumlu "şeyhü'l-meydan" diye adlandırılırdı. Bunlar aynı zamanda okçuluk tekkesi şeyhliğini de yaparlardı. Şeyhü'l-meydan, kemankeş pehlivanların en kabiliyetli, zeki ve dürüst olanları arasından seçilirdi. Kemankeşliğe yeni başlayanlar ondan müsaade alırlardı. Şeyhü'l-meydan ile menzil ihtiyarı ve mütevelli, meydanın ve okçuluğun bütün meselelerini, ihtilaflarını çözerlerdi. Burada talim yapanların imtihanlarını yaparlar ve gençleri okçuluğa teşvik ederlerdi. 

Üç yüz metreye ok atabilen okçu, "kemankeş" unvanını alırdı. Okçuluk tekkesi, her sene altı mayısta ok talimlerine başlamak için açılır, pazartesi ve perşembe günleri olmak üzere talimler altı ay devam ederdi. Okçular, müsabakalarına "koşu" derlerdi. Okçu meydanına öğleden evvel gelip yemekler yenildikten ve namaz kılındıktan sonra müsabaka başlardı. 

Atışlar mesafe atışı ve "hedefe atış" olmak üzere iki çeşitti. Bir de zarp vurma denilen sert cisimleri delme yarışı vardı. Hedefe atışlarda, hedef tabla veya "puta" denilen kalın meşinden yapılmış ve içi saman dolu cisimlerdi. Tabla iki ayak üzerine tespit edilir. İsabeti haber vermek için etrafına çıngıraklar konulurdu. Menzil atışına katılanlar meydan sorumlularından olan ihtiyarlar ki "azmayiş" denilen okları kullanırlar, dokuz yüzcüler, binciler ve bin yüzcüler diye dörde ayrılırlardı. Seksen gez aralıkta dikilmiş iki bayrak arasına düşmeyen oklar müsabaka haricinde tutulur, oku en uzağa atan kemankeş müsabakayı kazanırdı. 

PARÇALANAN REKORLAR 

Tarihte meşhur kemankeşlerin menzil dereceleri şöyledir: 

Tozkoparan İskender 1281 gez (845,4 m), Arap kemankeş 1124 gez (741,8 m), Subaşı Sinan 1109 gez (731,9 m), Havandelen 1235 gez (815,1 m,), Kazzaz Ahmed 1037 gez (684,4 m), Benli Karagöz 1161 gez (766,2 m), Deve Kemal 1205 gez (795,3 m), Çullu Ferruh 1223 gez (807,1 m) Kaptan Sinan 1232 gez (813,1 m), Bursalı Şela 1271 gez (838,8 m) Solak Bali 1239 gez (817,7 m) (Bir gez 66 cm'dir) 

Okçular ok atarken, sol dizlerini yere koyup sağ dizlerini kaldırırlar "Ya Hak" diye sala verip oku fırlatırlardı. Abdestsiz ok atmazlardı. Kazanan kemankeşin boynuna çaprazvari şal takılır. Okçular tekkesine götürülürdü. Şeyhü'l-meyadin de kazanana iltifat ederdi. Müsabakalarda mükafat koymak, sadece padişahlara, vezirlere ve şeyhü'l-meydanlara mahsustu. 

Her yıl binlerce kemankeş yarışırdı. Topkapı Müzesindeki bir belgede, 1671'de sadece Ok Meydanı'nda 3 bin 375 kemankeşin ok attığı belirtilmektedir. Okçular, kullandıkları aletlere hürmet ederler, talim veya müsabakalardan sonra yay ve oklarını tekkedeki dolaplarına koyarlardı. Okçuluk tekkeleri iki odadan müteşekkil olup birinde sohbet edilir diğerinde ise yemekler yenirdi. Okçuluk sporunun ve tekkelerinin kendilerine ait kuralları olup, bunlara riayet etmeyenler, kemankeşlikten men edilmeye kadar varan birçok müeyyidelere tabi tutulurlardı. 



İstanbul, Edirne, Bursa gibi pek çok şehirde ok imalatçıları büyük çarşılar halinde toplanmışlardı. Osmanlı ordusunun ok ihtiyacını cebeci ocağı karşılamakta, bu ocak tarafından imal edilen oklar sandıklarla savaş meydanına götürülüp burada kemankeşlere dağıtılmaktaydı. Padişahı ise, dört yüz okçu muhafaza ederdi. 

21 Mayıs 2013 Salı

AVRUPA ŞAMPİYONUMUZ

RIZA KAYAALP
Rıza Kayaalp Avrupa Şampiyonu

Türk grekoromen güreşçi. 1,85 m boyunda 120 kg'dir.
Yozgat'ın Kavurgalı Köyünde 24 Temmuz 1989 tarihinde işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokul eğitiminin ardından Yozgat Güreş Eğitim Merkezi'nde güreşe başladı.Aksaray Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencisi ve Ankara ASKİ Spor Kulübüsporcusudur
MADALYALARI

Pekin'de yapılan 2007 Dünya Gençler Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda gümüş madalya aldı.
2008 Yaz Olimpiyatları'nda birinci turu bay geçen Kayaalp, 2. turda Litvanyalı rakibi Mindaugas Mizgaitis'le olan müsabakasından 3-1 yenik ayrılarak Olimpiyat Oyunları'na veda etti.
Pescara'daki 2009 Akdeniz Oyunları'nda grekoromen stil 120 kg.da Akdeniz Şampiyonu oldu.
Tiflis'te yapılan 2009 Gençler Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda birinci oldu.
Ankara'da düzenlenen 2009 Dünya Gençler Güreş Şampiyonası'nda, grekoromen stil 120 kg.da Dünya Gençler Şampiyonu oldu.
Herning'de düzenlenen 2009 Dünya Güreş Şampiyonası'nda bronz madalyayla Türkiye'ye döndü.
28. Uluslararası Vehbi Emre Grekoromen Güreş Turnuvası'nda 110 kg'da altın madalya kazandı.
İstanbul'da düzenlenen 2011 Dünya Güreş Şampiyonası'nda grekoremen stil 120 kiloda altın madalyanın sahibi oldu.
Sırbistan'ın başkenti Belgrad'ta düzenlenen 2012 Avrupa Güreş Şampiyonası'nda grekoromen stil 120 kiloda altın madalyanın sahibi oldu.
İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen 2012 Yaz Olimpiyat Oyunları'nda grekoromen stil 120 kiloda bronz madalyanın sahibi oldu.

17 Mayıs 2013 Cuma

ÜNLÜ TÜRK GÜREŞÇİLERİMİZ




ALTIN GÜREŞÇİLERİMİZ


AHMET KİREÇÇİ - Güreş



"MERSİNLİ" KÜRSÜYE ÇIKAN İLK TÜRK

Ahmet Kireççi güreşe 1914 yılında doğduğu Mersin'de başladı. İstanbul'a geldikten sonra Kumkapı Kulübü'nde hızlı güreşi ve tekniği ile dikkat çekince 1931'de 17 yıl süreyle bırakmayacağı milli takıma seçildi. 1936'da Berlin'de serbest güreş stilinde kazandığı bronz madalya ile kürsüye çıkan ilk Türk sporcu olarak olimpiyat tarihine adını yazdırdı. "Mersinli" lakabıyla tanınan Ahmet Kireççi 1948 Londra Olimpiyatları'nda ise bu kez grekoromen ağır sıklette altın madalya kazanmayı başardı. Üç Balkan şampiyonluğu da olan güreşçi 1979'da Mersin'de geçirdiği trafik kazası sonucu hayata veda etti.

YAŞAR ERKAN - Güreş 
        

İLK ALTIN MADALYAYI KAZANDIRDI
Küçük yaşlarda Erzincan'dan İstanbul'a geldi ve Kumkapı Kulübü'nde güreşe başladı. 1912 yılında doğan Yaşar Erkan Türkiye'ye 1936 yılında Berlin Olimpiyatları'nda ilk altın madalya kazandıran sporcu olarak biliniyor. Yaşar Erkan'ın Olimpiyat şampiyonluğunu kazanması üzerine Mustafa Kemal Atatürk genç şampiyonu Berlin'e yolladığı şu telgrafla kutluyordu: "Kendin küçüksün ama memleket için çok büyük bir iş yaptın. Artık adın Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar." Atatürk şampiyon güreşçimize ayrıca iki gümüş vazo hediye etmişti. 1931 yılında ilk defa giydiği milli forma altında tam 16 yıl mücadele etti ve Olimpiyat şampiyonluğunun yanı sıra dört Balkan şampiyonluğu da kazandı. Milli takımı çalıştırdı.

HAMİT KAPLAN - Güreş

     
OLİMPİYATLARDA ÜÇ MADALYA
Milli güreşçi olan dayısı Adil Candemir'in özendirmesiyle 16 yaşında güreşe başladı. Askerlik görevini yaptığı sırada Denizgücü güreş takımına katıldı.1954 yılında milli takıma seçildi. On bir yıl boyunca 175 kez giydiği milli mayo ile üç Olimpiyatta üst üste madalya kazanmayı başardı. 1956 Melbourne oyunlarında altın madalya kazanan Hamit Kaplan1960'da Roma'da gümüş 1964 yılında Tokyo'da yapılan Olimpiyatlarda bronz madalya almayı başardı. 1965 yılında geçirdiği iki ameliyattan sonra çok sevdiği güreşi ve sporu bıraktı. 10 yıllık güreş yaşamında uluslararası şampiyonalarda 20 madalya kazandı. Ayrıca 22 kez de Türkiye şampiyonu oldu Kırkpınar yağlı güreşlerinde ağalık yaptı. 1933'te Amasya'da doğan Hamit Kaplan 1976'da geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Ağır sıklette gerek serbest gerek grekoromen stilde dalının en iyilerinden biriydi.

YAŞAR DOĞU - Güreş
          

EFSANE ŞAMPİYON
Türk güreşinin yenilmez şampiyonu. 1938'de Ankara'da askerliğini yaparken bir arkadaşının ısrarı ile Ankara Güreş Kulübü'ne girdi ve orada minder güreşine başladı. Bir yıl içinde milli takıma yükseldi. Avrupa'daki ilk turnuvasında tecrübesizliğine rağmen üç rakibini yendi bir maçında sayıyla yenik sayılarak Avrupa şampiyonluğunu kaybetti. Tam 12 yıl süreyle milli takımda yer aldı. Bu süre içinde katıldığı yedi şampiyonanın altısında birinciliği kimseye kaptırmadı. Ay-yıldızlı mayoyla yaptığı 47 maçın 46'sını kazandı.1948 Londra Olimpiyatları'nda Türkiye'ye altın madalya getirdi. Hem grekoromen hem de serbest stilde 66 kilodan 87 kiloya kadar birçok sıklette güreşti. Güreşi bıraktıktan sonra antrenörlük de yaptı. 1915 yılında Samsun'un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğmuştu. 1961'de Ankara'da vefat etti.

GAZANFER BİLGE - Güreş
              

BEŞ TUŞLA MADALYA
Karamürsel'de Cumhuriyet'in ilan edildiği yıl dünyaya geldi. Güreşe 17 yaşında başlayan Gazanfer Bilge askerlik görevini yaparken milli takıma seçildi. 1946 yılında Stokholm'de yapılan Avrupa şampiyonasında birinciliği kazandıktan sonra 1948 Londra Olimpiyatları'nda beş rakibini de tuşla yenerek Türkiye'ye serbest stildeki ilk olimpik altın madalyayı getirerek tarihe geçti. Çok hızlı teknik ve güçlü bir güreşçi olarak tanındı. Helsinki Olimpiyatları'na profesyonel olduğu gerekçesiyle alınmayınca bir yıl sonra 1953'te güreşi bıraktı. 2003'te Dünya Fair-Play Konseyi tarafından tanıtım - spora ve toplumsal hizmet dalında ödüle layık görüldü.

MUSTAFA DAĞISTANLI - Güreş

  
YENİLGİ YÜZÜ GÖRMEDİ
Samsun'un Balayır köyünde 1931'de doğdu. Milli formayı 70'ten fazla kez giydi. O dönemin birçok büyük güreşçisi gibi o da karakucakla başladı. Minder güreşine Denizgücü Kulübü'nde geçiş yaptı. 1952 yılında henüz bir yıllık güreşçiyken şampiyon Nasuh Akar'ı yenerek Türkiye şampiyonu oldu. Bir sonraki yıl ise milli takıma seçildi. Başarılı güreş yaşamında iki Olimpiyat (1956 1960) üç dünya (1954 1957 1959) bir Dünya Kupası ve bir Balkan şampiyonluğu kazandı. Yurtiçinde 320 müsabakadan 319'unu yurtdışında ise 73 müsabakadan 70'ini kazandı üçünde berabere kaldı. Sonradan güreş antrenörlüğü yapan Mustafa Dağıstanlı Samsun'dan Meclis'e seçilerek bir dönem milletvekilliği de yaptı.

HASAN GÜNGÖR - Güreş

    
1960 ROMA KAHRAMANLARINDAN
Denizli'nin Acıpayam ilçesinde 1934'te doğdu 17 yaşında güreşe başladı. 1954'te başlayan milli mayo serüveninde güreştiği serbest stilde 79 ve 87 kilolarda birçok şampiyonluk kazandı. Olimpiyatlarda biri 1960 Roma oyunlarında (altın) biri de 1964 Tokyo Olimpiyatları'nda (gümüş) olmak üzere iki madalya kazandı. Hasan Güngör'ün ayrıca birer Dünya Avrupa Balkan ve Akdeniz Şampiyonluğu bulunuyor. 1968 yılında 14 yıllık güreş yaş***** nokta koyan Hasan Güngör Genç Milli Takımlar'dan başlayıp A Milli Takım'a kadar çeşitli kademelerde 21 yıl antrenörlük yaptı.

İSMAİL OGAN - Güreş

       
YAŞAR DOĞU'NUN KEŞFİ
Doğduğu (1933) yerde Antalya'nın Aksu ilçesine bağlı Macun Köyü'nde 1954'te güreş yaparken unutulmaz şampiyon Yaşar Doğu tarafından keşfedildi. İlk ciddi turnuvası olan ve İstanbul'da düzenlenen 1957 Dünya Şampiyonası'nda 73 kiloda ikinci oldu. Hemen akabindeki yıl Dünya Kupası'nı kazanmayı başardı. 1960 Roma Olimpiyatları'nda ise finale kadar çıkmasına rağmen bir anlık dalgınlığı sonucu Amerikalı rakibine puan kaptırınca şampiyonluğu kaçırdı. Dört yıl sonra Tokyo Olimpiyatları'nda kilo artırarak 78 kiloda mindere çıkan Ogan burada başarıya ulaştı ve altın madalyaya kazandı.. Ünlü güreşçi 52 kez forma giydiği milli takımı bıraktıktan sonra 10 yıl boyunca bölge antrenörlüğü yaptı.

MEHMET AKİF PİRİM - Güreş

            > Mehmet Akif Pirim
28 YIL SONRA GELEN MADALYA
90'lı yılların en önemli Türk güreşçilerinden biri. 1992 Barselona Yaz Oyunları'nda tam 28 yıllık aradan sonra grekoromen stilde altın madalya kazandırdı. 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda aynı başarıyı tekrarlayamasa da 62 kilo grekoromen stilde bu sefer de bronz madalya almayı başardı. Aktif güreşi bıraktıktan sonra bir dönem milli takım baş antrenörlüğü yapan sporcunun ayrıca 1991 ve 1994 Akdeniz Oyunları'nda iki altın 1993 Avrupa Şampiyonası'nda bir bronz ve 1992 Dünya Şampiyonası'nda bir gümüş madalyası da bulunuyor.

MİTHAT BAYRAK - Güreş
                 

TÜRKİYE'YE İKİ ALTIN GETİRDİ
Sakarya'da 1929'da doğdu. Spor yaşamına futbolla başlamasına rağmen daha sonra 1948'de Sakarya Güreş Spor Kulübü'nde güreşe yöneldi. Gazenfer Bilge Mehmet Oktav Hüseyin Erkmen ve Celal Atik gibi efsane isimler ona antrenörlük yaptı. Milli formayı ilk defa giydiği 1955 yılından sadece bir yıl sonra 1956 Melbourne Olimpiyatları'nda Olimpiyat şampiyonu oldu. Mithat Bayrak bu başarısını 1960'ta Roma'daki oyunlarda tekrarladı. Grekoromen stilde Türkiye'nin en iyi güreşçilerinden biri kabul edildi. Almanya'da ayrıca antrenörlük yaptı.